Ağrılarınız sizce…
Kas,
Parçalanması gereken kulunç,
Kemik veya eklemdeki sıvı,
Kütletilmesi gereken omurga,
Diğer taraftan daha kısa ya da uzun olan bacak,
Kuvvetsiz sırt kasları,
Yanlış postür …
Hangisinden kaynaklanıyor?
İsterseniz önce ağrı durumuna biraz daha yakından bakalım ve sebeplerini birlikte bulmaya çalışalım.
Ağrı Nedir ?

Uluslararası Ağrı Araştırmaları Derneği (1) tarafından verilen tanıma göre:
Ağrı, gerçek veya potansiyel bir doku hasarından kaynaklanan, hoş olmayan bir duyu ve duygusal bir deneyimdir.
Ağrı tanımını tek tek inceleyecek olursak:
Gerçek ya da potansiyel bir doku hasarından kaynaklanan :
Kas, kemik, disk(taşınca fıtık olarak duyduğumuz yapı), tendon, menisküs, bağ diye duyduğumuz yapıların hepsi birer dokudur. Ağrı oluşması için bu dokuların üzerinde gerçek bir travma, kaza, burkulma, çarpma gibi hasar oluşması gerekmez. Dokunun üzerinde herhangi bir yaralanma yokken de beyne omuzdan, belden, boyundan ya da kalçadan ağrı sinyali gidebilir.
Hoş olmayan bir duyu:
Evet, sevimli bir durum değil ama aynı zamanda bizim gözle göremeyeceğimiz bir durumdur. Bu yüzden, danışanlar ile beraber ağrı üzerine konuştuğumuzda; aramızda doğru bir iletişim olması açısından bazı soruları cevaplamalarını istiyorum.

Örneğin; uzun süredir ağrı şikayeti olan kişilerde “ Ağrınızın geçtiğini nasıl anlarsınız?” sorusunun cevabını bulmak zaman alabiliyor bizim için çünkü ağrıyı biz gözümüzle göremiyoruz, somut değil. Bunun için herhangi bir tedavi yöntemi denemeden önce
Kişinin Ağrı ile nasıl başa çıktığı,
Ağrının hayatındaki olumsuz etkileri ve Ağrı geçince yaşam kalitesinde ne gibi değişikliklerin olacağı önceden çok keskin hatlar ile belirlenmelidir.
Duygusal bir deneyimdir:
Bu kısım çok önemlidir. AĞRI, KİŞİSEL BİR DENEYİMDİR.
Biz ağrının ne demek olduğundan habersiz dünyaya geliriz ve tıpkı düşe kalka yürümeyi öğrendiğimiz gibi ağrıyı da deneyimleyerek az ya da çok olduğuna karar veririz. Dolayısı ile sizin ağrınız ile komşunuzunki ya da arkadaşınızın; hatta aynı aileden gelseniz de anne ve babanızın ağrısı aynı olamaz.
‘Ağrının kişisel bir deneyim’ oluşunun altını çizmem deki en büyük sebep kişilerin benzer bel ağrısı veya boyun ağrısı şikayetlerinin olduğunu düşünüp, benzer tedavi yöntemlerini denemeye çalışmalarıdır. Özellikle uzun süreli geçmeyen ve tedaviye cevap vermeyen ağrılarda, hastanın ne gibi deneyimlerinin olduğu, nasıl bir süreç geçirdiği, ağrısı ile baş etmek için neler yaptığı dinlenmelidir. Ağrılı durumda, kişisel bir değerlendirmenin olmadığı bir tedavi, hastaya tekrardan kronik (uzun süren ve ısrarcı) ağrı süreci yaşatabilir.
Ağrıyı Nasıl Hissederiz?

En büyük yanlışlardan biri ağrının kas-iskelet sistemi ile ilgili olduğunu düşünmektir. Örneğin, kas içinde hissedilen yumrunun (halk arasında kulunç olarak bilinen), kas güçsüzlüğünün veya kasların esnek olmamasının ağrıya neden olduğunu düşünmek yanlıştır.
AĞRI, BİZİM SİNİR SİSTEMİMİZİN BİR ÜRÜNÜDÜR VE KAS-İSKELET SİSTEMİNDEN AYRI DÜŞÜNÜLMELİDİR.

Örneğin, bir yeriniz yaralandı, yaralanan bölgedeki alıcılar bu durumu omuriliğe gönderir ve daha sonrasında omurilikten bu sinyal beyne gider. Beyin, tehlikeli bir durum olduğuna karar verirse ağrıyı bir sinyal olarak açığa çıkarır. Ağrı sinyalinin, iletiminden ve geri cevabın dokulara gönderilmesinden sorumlu olan sistem, sinir sistemidir.

Ağrı iyi ki var çünkü sistemde bize bir problem olduğunu anlamamıza yardımcı olur. Vücut, kendi kendini iyileştirebilen bir yapıya sahip olduğu için dokunun iyileşmesi için gereken kan maddelerinin iletimi ve sonrasında iyileşme süreci ağrının yardımıyla başlamış olur.
Ağrı Mekanizması’nın videolu anlatımı için aşağıdaki linke tıklayabilirsiniz. Ağrıyı anlayabilmek onu çözmenin ilk adımıdır.
AĞRILARINIZIN SEBEPLERİ NELER OLABİLİR?
Sadece doku yaralanmasına bağlı olarak ağrının oluşmadığını, bunun dışındaki faktörlerinde ağrıyı etkileyebileceğinden bahsetmiştik. Eskiden, eğer bir ağrı varsa mutlaka bir doku yaralanması vardır diye düşünülürdü ama zaman içerisinde bu durumu açıklayamayan olaylar yaşandığı fark edildi.
Örneğin, bir köpek balığı gördünüz, ondan kaçmaya çalışıyorsunuz ve kolunuzu ısırdı. Vücut sistemi, o anda kopan kolu düşünmez ve ağrı sinyali oluşturmaz çünkü halen tehlikedesiniz ve o köpek balığından kaçmanız gerekir. Bu örnekte doku yaralanması var ama kişi ağrı hissetmiyor.

Ya da, hamile eşleri ile birlikte acı çeken erkekleri gözünüzün önüne getirebilirsiniz. Dokuya dair bir hasar yok ama kişinin çektiği ağrı, acı gerçek.

Buradaki örneğe bakacak olursanız, bebek suyun ona geldiğini görüyor; cam olduğunun farkında ama suyun üzerine döküleceğini düşünerek aşağı düşüyor. Ağrı, bizim ona ne anlam verdiğimize göre, algılarımıza göre kişiden kişiye değişir. Bu yüzden ağrının sebepleri konusunda daha kapsamlı düşünebilmek için ‘ Biyopsikososyal Model’ geliştirildi.
Bu faktörleri temel başlıklar altında sıralayacak olursak;
Biyolojik Faktörler;
- Hastalığa genetik yatkınlığının olup olmaması,
- Daha önce geçirdiği hastalıklar, ya da cerrahi durumu
- Kalp, Tansiyon, Şeker gibi kan dolaşımını etkileyen faktörler,
- Bağışıklık sistemini baskılayan durumların var oluşu (römotid artrit, ankilozan spondilit gibi)
- İlaç kullanımı
gibi faktörler bu başlık altında sıralanabilir.
Sosyal Faktörler;
- Sosyal hayatın nasıl olduğu, içine kapalı yaşayıp yaşamadığı,
- Arkadaş, okul ya da aile ortamının nasıl olduğu,
- Ekonomik durum,
- Kültürün kişinin üzerinde bıraktığı etkiler. Örneğin, et yiyen bir toplum ile daha çok sebze ağırlıklı beslenen toplum arasında bağ doku kalitesi ve dengesi değişeceği için vücut dokusu daha kırılgan ya da sert olabilir ve buda kişinin yaralanma durumunu etkileyebilir.
Psikolojik Faktörler;
- Kişinin iyileşme ile ilgili düşünceleri ve inançları
- Daha önceki deneyimleri ve bu tedavi yöntemleri hakkındaki düşünceleri,
- Yaşadığı ağrı durumu ile başarı çıkma becerisi,
- Yaşadığı stres, kaygılar ve kişide yarattığı korku durumu…. gibi faktörler bu başlık altında toplanabilir. Bunlar sadece örnektir. Size daha iyi açıklayabilmek için kullandım. Yine bu faktörler kişiden kişiye göre değişir.
AĞRILI DURUMDA KİŞİYE YAKLAŞIM NASIL OLMALIDIR?

Ağrının tek bir sebebi olduğu düşünülmemelidir. Tüm bu faktörler kişiye özel olarak değerlendirilmeli ve buna göre özel bir fizyoterapi ve egzersiz planlaması yapılmalıdır.
Ağrıya X krem, Y kişisi, Z ilacı daha iyi gelir diye duyduğunuzu ve sonuç alınamayan her yöntemde biraz daha umudunuzu kaybettiğinizin farkındayım. Bu yüzden değerlendirme sırasında hangi yöntemler uygulandı ve neden sonuç alınamadığı uzun uzun konuşulmalıdır.
Sorularınızı alanında uzman, yenilikçi ve güncel teknikler ile size yardımcı olabilecek bir fizyoterapiste danışabilirsiniz.
Fzt. Bahar KARA